Hırsızın Hiç mi Suçu Yok?
Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği
çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses
çıkmaya başlamış. Birisi :
-Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki? Bir başkası:
-Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye
konuşmuş. Bir diğeri de :
-Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin.
Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kızmış:
-Yahu demiş, iyi güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
Kitaptaki Yanlışlar
Akşehir'e tayin edilen bir kadı halkın
silah satmasını yasak etmiş. Küçük bir çakı taşımak bile suç sayılır olmuş.
Görevli memurlar sıkı bir takibe ve kontrole başlamışlar. Bir gün Nasreddin
Hoca'nın üstünü başını aramışlar. Kuşağın arasından kocaman bir bıçak çıkınca
şaşırmışlar:
- Bu da nedir Hoca ? Sen silah taşımanın yasak
olduğunu bilmiyor musun? demişler.
- Evet demiş, biliyorum. Fakat bu silah değildir. Kitaplarda bir takım yanlışlar
görünce bunun ucuyla kazıyorum.
- Olur mu Hocam demişler, kocaman bir bıçakla
kitaptaki yanlışlar kazınır mı?
- Olur, olur demiş Hoca. Siz bilmiyorsunuz ama bazı kitaplarda o kadar büyük
yanlışlar var ki bu bıçak bile küçük kalıyor.
Hoca Kaynanasını Nasıl Arar?
Hoca'nın kaynanası
çamaşır yıkarken ırmağa düşmüş, sulara kapılıp yitip gitmiş. Kasaba halkı
toplanıp aramaya koyulmuşlar kadıncağızı. Hoca da aramakta, ama herkes gibi
ırmağın aktığı yöne değil de geldiği yöne doğru giderek...
Görenlerden biri şaşırmış bu işe ve seslenmiş Hoca'ya :
"Hocam sen ters yöne gidiyorsun!"
Başını adamdan yöne çeviren Hoca şu karşılığı vermiş :
"Sen benim kaynanamı tanımazsın birader. Dünyanın en ters kadınıydı o.
Mutlaka cesedi de ters yöne gitmiştir."
Bizim Tekir Nerede?
Hoca'nın canı bir
gün etlice bir yahni ister...
Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.
Hoca'nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Gözü gönlü tok, eli
açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını
yiyip bitirir ve dönerler evlerine.
Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur
sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı?
Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.
"Efendi," der karısı, "Eti bizim Tekir yedi."
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya
koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik... Yürüyecek gücü
yok, iskelet gibi...
Hoca şaşkın : "Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?" diye
sorar. Karısı da "Evet Efendim, o hınzır yedi." diye cevap verir.
Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi... Tam bir
okka çeker Tekir. Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır
Hoca :
"Hatun! Şu gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et
nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?"